Klinsmann,
Broome ile Tanıştığında
Köklü bir
geleneğe sahip olan yoga, her spor dalından atleti etkilemeye başladı.
17 Haziran 2015 Socrates Dergi’de Yayınlanan Yazı
Berlin’den
İstanbul’a uçarken okumak için ön koltuk cebinde bulunan dergilerden birini
karıştırıyordum. Beş yıl Almanca okumuş ama yine de ‘ich möchte çiğköfte’
esprisinden ileri gidememiş biri olduğum için yazanlardan pek bir şey
anlamamıştım. Sayfaları isteksizce çevirirken, yoga eğitmenliği eğitiminin
sonuna gelmiş olmanın getirdiği algıda seçicilik ile lotus pozunda oturan bir
adam gördüm. Altında da kelime benzerliğinden seçebildiğim kadarıyla şu cümle
yazıyordu: “Patrick Broome, Alman Milli Futbol Takımı Yoga Eğitmeni.”
Geleneksel
olarak sadece erkekler tarafından uygulanan yoga, günümüzde çoğunlukla kadınlar
tarafından yapılıyor. Stüdyolardaki derslerin katılımcılarının çoğunluğunu yine
kadın öğrenciler oluşturuyor. Bu nedenle futbolcuların yoga yaptığını duymak
başta kulağa ilginç gelebilir. Ancak Almanların fiziksel, ruhsal ve psikolojik
faydaları burada anlatmakla bitmeyecek kadar fazla olan yogayı hazırlık
programlarına dâhil etmemeleri pek de yadsınacak bir durum değil.
Sting ve
Madonna’nın da yoga hocası olan Amerikalı Broome, Almanya’nın eski teknik
direktörü Jürgen Klinsmann’a 2006 yılında bir diğer eski futbolcu ve milli
takım menajeri Oliver Bierhoff tarafından tanıştırılıyor. Göreve geldiği 2004
yılından itibaren takıma farklı bir bakış açısı ve yenilikler getirmeyi
hedefleyen Klinsmann, Broome’dan sağlık ekibine katılıp futbolcularla
çalışmasını istiyor. O günden bu yana yoga yapan Alman futbolcular bunun
rahatlamalarına ve odaklanmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. Takımda yoga
derslerine katılım tamamen gönüllülük esasına dayanıyor. Oyuncular Broome ile
birebir ya da grup derslerine katılabiliyorlar. 2006 Dünya Kupası kadrosunda
yer alan Arne Friedrich, Jens Lehmann, Simon Rolfes ve Thomas Hitzlsperger
derslere en düzenli katılan oyunculardan sadece birkaçı. Broome derslerinde
oyuncuların rahatlamasına ve kendine güvenlerinin artmasına odaklandığını
söylüyor. Süregelen yoga geleneğini devam ettiren yeni teknik direktör Joachim
Löw de futbolcularının zihinsel durumunun en az fiziksel durumları kadar önemli
olduğunu savunuyor.
Futbolcuların
yanı sıra Shaquille O’Neal, LeBron James, Dwyane Wade, Kevin Garnett ve Deron
Williams gibi NBA yıldızları da düzenli olarak yoga yapan isimler arasında yer
alıyor. Minnesota Timberwolves’tan Kevin Garnett düzenli yoga ve meditasyonun
pozitif etkilerini şöyle anlatıyor: “Yoga, rahatlamamı sağlarken enerjimi
merkezde toplamama yardımcı oluyor. Böylelikle sahada boş yere enerjimi
harcamak yerine tam olarak ne yapmam gerekiyorsa ona odaklanabiliyorum.”
Cleveland
Cavaliers’ın yıldız oyuncusu Kevin Love da yoga pratiğinin ve felsefesinin
basketbol ve günlük hayat için çok değerli olduğuna inananlardan. Kolejden
NBA’e geçtikten sonra oyununu ilerletmek için yeni yollar arayan Love, yoga ile
tanışmasını şöyle anlatıyor: “Kolejdeyken (UCLA’de) haftada iki maç oynardık
ancak NBA’e geldiğimde tempo inanılmaz arttı. Aynı zamanda farklı özelliklerde
oyuncularla mücadele etmem gerekiyordu. Vücudumu bu tempoya yoga ile
hazırlayabileceğimi düşündüm. Yoga sayesinde günün getirdiği baskıyı dengede
tutabiliyorum. Pratiğime başladıktan sonra zamanla biraz kilo verdim ve bedenim
daha sağlıklı hâle geldi. Yogada denge, güç, dayanıklılık ve nefes bir arada.
Bunlar beni sahada ileriye taşıyacak özellikler.”
Love’ın da
bahsettiği gibi sporcuları yoga yapmaya iten nedenlerden biri de yoğun
dönemlerde ve baskı altında merkezde kalmayı öğrenebilmek. Yoga beden
farkındalığı, meditasyon ve nefes çalışmaları ile geçmiş ezberleri bozmak adına
fırsatlar sunuyor. Belki de yukarıdaki fotoğraftaki ağaç pozu Love’ın gündelik
yoga pratiğinde yer alan ve sayısını hatırlamadığı kadar çok yaptığı bir poz.
Ama o günün getirdiği fiziksel durumuyla, hisleri ve düşünceleriyle yaptığı ilk
ağaç pozu. Yoga uygulamasındaki bu tavır, günlük hayata uygulandığında zihnin
getirdiği sınırlar ve taşınan yükler kaybolmaya başlıyor. Çoğu sporcu da yoğun
geçen yarışma takviminin ardından sezonun kalıntılarını üzerinde taşır. Yüksek
motivasyonu korumak ve aynı sevide mücadele etmekte güçlük çeker. NBA Playoff
Doğu Konferansı yarı final serisinde Chicago Bulls karşısında 2-1 geride olan
Cavaliers’ın head coach’u David Blatt da takımın psikolojisinin farkındaydı. 4.
Maç öncesi cumartesi antrenmanını iptal ederek takımın otelde birlikte yoga
yapmasını istedi. Takımın üzerindeki gerginliği ve negatifliği atmak,
oyuncuların rahatlamasını sağlamayı hedefliyordu. Nitekim Caveliers’ın
‘cumartesi yoga’sı en azından 4. maç için işe yaramış gözüküyordu.
Günümüzde
futbolculardan, basketbolculara, koşuculardan yüzücülere tüm branşlardan
sporcular antrenman programlarına yoga ve meditasyonu dâhil ediyor. Bir yüzücü
olarak 2008 Olimpiyat Oyunları barajını geçmeye hazırlandığım yıl, Ohio State
Üniversitesi’nde okurken ve yarışırken yoga derslerine katılmıştım. Yüzme,
atletizm gibi rakiplerin yanı sıra zamana karşı yapılan sporlarda belli bir
dereceyi hedeflemek performans üzerinde baskı yaratabiliyor. Zihin hedeflenen
zamana o kadar takılı kalıyor ki başarıya ulaşmak için hedefi unutup
tekniğinize ve taktiğinize odaklanmanız gerekebiliyor. Hele ki birkaç başarısız
deneme gerçekleştiyse muvaffakiyet oldukça zor hâle geliyor. Sonuca ulaşmayan
denemelerden sonra bedeni tekrar hazırlayabilmek, odağı kaybetmemek en azından
benim için meditasyon ve yoga ile mümkün olabilmişti. Eugen Herrigel de Zen ve
Okçuluk kitabında, ‘usta’sı karşısına hedefi koyana kadar rahatlıkla atış
yapabildiğini ancak hedefi vurma amaçlı ok attığında en kötü atışlarını
gerçekleştirdiğini anlatır. Ustası Herrigel’e şöyle der: “Sadece hedefi vurmak
için ok atmayı öğrenmekte ısrar edersen başarısız olursun. Hırsın, yolunda en
büyük engelin olur.” Herrigel ne yapması gerektiğini sorduğunda ise şu cevabı
alır: “Egonu ve sana ait olan her şeyi arkanda bırakmalısın.”